3.8.09

Ulucanlar Cezaevi: Hapsolmuşluktan Umuda...


Önceleri Ankara’nın çoğu yerleşkesi, adım adım dolaşılası Ulus sokakları, “orta sınıf mekanı” Kızılay’ı ve tenha olan trafiğin yaşanılabilirliğiyle içi içedir. Ne de olsa kuruluşun başkentidir. 70’lere gelindiğinde ise kalabalığın hıncahınç doldurduğu bir kent olur. İç içe bir yaşam vardır artık. Kentin dışıyla içi bir... İşte Ulucanlar Cezaevi de tam bu karmaşanın içerisindedir. İnsanların değil, kentin hapsoluşudur Ulucanlar… Avusturyalı heykeltıraşın, Güven Park’a adını veren eserinden sağa kıvrılıp dümdüz yürürseniz, sırasıyla Kolej, Kurtuluş, Cebeci ve Dikimevi’nin karşınıza hep bir tanıdık çıkartan 30 dakikalık yolunu aşarak “Ulucanlar”a ulaşırsınız. Orada bir tarih yatar. Başta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarına tanıklık eden, nice katliamlara sahne; filmlere, öykülere konu olan bir tarihtir bu…

18-30 Haziran günleri arasında “halka açılan” Ulucanlar Cezaevi’ni biz de gezdik. Neler görebileceğimizi hayal ederek, heyecanlanarak, bir günümüzü ayırdık. Hemen girişteki, Denizlerin, Erdal’ın asıldığı avluya girerken tüylerimiz diken diken oldu; “Ben hep 17 yaşımdayım. Her ayak sesinde ürperirim. Demir kapının her açılışında göğsümün kafesine sığmaz yüreğim” dizelerini hatırladık. Sonra herkes gibi avluda bir süre çakılı kaldık, göğe inat yükselen kavak ağacına baktık… “Son sözlerini söyledikleri yer burasıymış demek” diye düşündük; Darağacında Üç Fidan’ı okurken kurduğumuz düşler gerçekle bütünleşti. Evlatları burada yatmış anaların gözyaşı ve öfkesine tanık; “İşte burada kaldık”, “Babamın şurada fotoğrafı var” gibi cümlelere kulak misafiri olduk. Koşulları gördük; etkinliklere “şenlik” denilmesine yönelen tepkileri anladık. “Uçurtmayı Vurmasınlar”ın çekildiği yerleri göremesek de, filmin senaristini dinledik; Barış ve İnci de “yanımızdaydı”. Gözetleme kulesine çıkıp doğup büyüdüğümüz şehre uzun uzun baktık, evlerimizi bulduk…

Ahmed Arif’in, “demir kapı, kör pencere”si orada kalmasın deyip, “tanıklık”larımızı paylaşmaya karar verdik. Belge niteliği de taşıyacak bu çalışmayı, içinde ilerici aydınları, sanatçıları, devrimcileri ve hayatlarını demir karanlığa bırakanları barındıran “Ulucanlar”ın taş duvarlarına armağan ediyoruz…

Emrah KARTAL-Denizcan KUTLU

ve fotoğraflar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder