12.10.10
Ankara'da güzel bir gün?..
28.9.10
Ankara: Eski Sevgili
Bu kadar çok “eski sevgilisi” olan bir şehir var mıdır? Bu kadar çok terk edeni olan…
Böyle böyle, en yakınındakilerin, hatta hayat arkadaşının, ancak ‘katlandığı’ bir şehir oluyor Ankara. Terk etmeyenlerin de eski sevgilisi…
Tanıl Bora
2.7.10
Büyük öğrenci evinden Gökçekkent’e...
Memur ve öğrenci şehri denir ya buraya... Bürokratın soğukluğunun ve dar kafalılığının mekândaki izdüşümü gibi görülür ya... Banaysa Ankara’nın öğrenci kimliği daha baskın görünür. Ankara’da hayatın enerji kaynağının, üniversite öğrencilerinin hayat tarzı olduğunu, dahası bu hayatın dokusunu onların oluşturduğunu düşünürüm. Uzun ev sohbetleri, hararetli tartışmalar, birbirine zaman ayırmak... Derin dostluklar, sadakat duygusu... Ankaralı, aşkını en çok birbirinden çıkarır. Çünkü insanlar birbirlerine çok düşerler. Belki, Ankara’yı karalarken hep söylendiği gibi, yapacak başka şey olmadığındandır. Varsın öyle olsun. Kısacası, talebe romantizmi Ankara’da daha uzun sürer.
Ankara’ya atfedilen ‘aşırı’ siyasilikte de, sadece devletlû siyaset esnafının dünyasını görmemek lâzım. Öğrenci milletinin siyasi heyecanının verdiği rengi unutmamalı. Ankara’yı pejmürdeliği, sadeliği ve ‘dostluğuyla’ (Ankaralı has yazarın, Barış Bıçakçı’nın ‘Herkes Herkesle Dostmuş Gibi’sini anıyorum) kocaman bir öğrenci evi gibi tahayyül etmek, biliyorum, tabii ki Ankara’nın sadece bir yüzünü anlatıyor. Ama muhtelif çehreleri arasında böyle bir çehresi de var pekâlâ. Üstelik, bu çehrenin, 1960’lar ve 70’lerden, 80’lere dek şehre damgasını vuran bir hegemonyası olduğunu düşünüyorum. Söyleyeceklerime geçmiş zaman kipinde başlamıştım; şu üç buçuk paragrafa sığdırdığım Ankara şehrengizi, o vakitlere aittir.
Zamanımızın Ankara’sında da bu şehrengizin hayaletine rastlayabilirsiniz ama şehre damgasını vuran, artık başka bir ruhtur. Ankara’yı taşralaştıran, pahalılaştıran, görgüsüzleştiren, agresifleştiren, ciddi bir beyin göçünü tetikleyen bir ruh. Ankara, köprülü kavşaklar ve alt-üst geçitlerle yayalara karşı bir iç savaş yürüten ve kamusal olmaktan gitgide uzaklaşan kamusal alanlarıyla, ‘bin kişiye düşen metrekare’ hesabıyla Avrupa’da ‘şampiyon’ olan alışveriş merkezleri ve bunları birbirine bağlayan şehir içi otoyolların hükmü altında, lime lime edilmiş bir uydu-kentler federasyonu veya bizzat devasa bir uydu-kenttir. ‘Gökçekkent’ diyelim biz ona. Allah muhafaza, sakın ‘Gökçekkent-1’ olmasın?
Tanıl Bora
17.3.10
Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır
Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında
Bir türkü yükselir uygarlıktan yana
Halktan yana emekten yana bilimden yana
Alır karamsarlığımızı götürür
Mavilikte açılır tomurcuk
Bir halı dokunur yurt güzelliğinde
Geleceğin yollarına serilir
Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru
Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik
Gün ışırken yerini almalı en önde
Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli
Nerdensiniz yitik umutlarım hangi çıkmazda
Katılın bu aydınca şenliğe korkusuz
Tükenmiş yalanı tutsak bilimin
Susmuş ayakların sünepe ezgileri
Bütün atılımlar gerçekten yana uyumlu
Gökyüzü kızarmış gençlik ateşinden
Evrene kardeşlik getirmeli bilim dediğin
Yücelik getirmeli halkımıza mutluluk getirmeli
Çözmeli kişiyi paslı zincirinden
İşte beklediğin düş gözlerinin önünde
Uysun adımların çağının gidişine
Uysun adımların çağrısına gerçeklerin
Başının içinde ilkyaz bulutu
Altın toprak üstün yaprak
Gençlik Parkı'ndasın
(1968)
Karakılçık adlı şiir kitabından 1969
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Rıfat ILGAZ